22.10.10

siz.



'siz ne güzel bir adamdınız. yanınızda olsam sizi dinlemeye nereden başlayacağımı şaşırır, söylediğiniz her sözün ardında yeni şeyler duymak için çırpınırdım. sizi bitirmek, sizi daha çok sevmek ve size dokunmamak için size hep sorular sorar geçen her saniyeye sizi yüklerdim. sizinle tek dileğim bitmeyen bir iki çift laf.'

jb.

15.10.10

söyle-mim !

daha fazla zaman kaybetmeden, Başka Birinin Sorunu'ndan gelen mim'imi yazmak istiyorum..
öncelikle bu güzel mim için beisa'ya teşekkür ediyoruz :) ve hemen başlıyorum. ama ben demiştim 10 kişi çok diye.

bu arada mim konusunu hemen söyleyeyim: '10 farklı kişiye söylemek istediğiniz 10 şey'. istenilen, çeşitli nedenlerle söyleyemediğimiz, içimizde kalan şeyleri, en azından birazcığını, söylemek. isim kullanma zorunluluğu yok, takma isim, baş harf falan kullanmak serbest ! bir kişiye istediğimiz sayıda cümle yazabiliriz.


* öyle bi eğlence katmıştın ki hayatıma, ardındaki saçmalıklarını hiç görmek istemedim. bu kadar laf yeter sana.
* o'nun için yapmadığın yapmayacağın şey yok, yine de en iyi dileklerimle, sonu kötü olursa size değil bize üzülürüm çünkü !
* 2,5 yıl :p olması gerekendi belki de..
* biliyorum dönüşü yok ama çok üzgünüm bu durumda olmanıza, ikinizi birden isterdim yanımda. (iki kişiye birden oldu biraz, etcek yok)
* görüp görebileceğiniz son radde saftirik, demirbaş, nasıl unuturum seni. 
* yarın ne yemek yapacağız ? :) özledim seni.
* bu zor mim için teşekkür ediyoruz, luv you :))
* çabuk gelsen de artık şu hayalleri gerçekleştirmeye başlasak, luv you too :))
* ahh !
* beni hep sev, hep beni sev. 

o zaman bu 'mim'i alıp süsleyip püsleyip yazmalarını istediklerim;
Laura, Sophie'nin Dünyası, #m£rv£... ve BeyinX ..

ayrıca mim hoşuna gidip de yazmak isteyen herkes yazabilir :) bana da haber verin ama..

13.10.10

dünya

hala buralardaysanız, bunu da dinleyin;



"dünya hülya olmuş,
gerçekleri bitince senle bende soluk bulmuş.."

12.10.10

kağıt

geçiyor içimden
çakırkeyif bir esintiyle
denizin balkonunda kuşlara uyumlu
ömrü kısa kağıt uçak
kağıt olsam,
katlansam sana..

-sunay akın

11.10.10

şip-şak

bu aralar foto çekmeye merak saldım. ama öyle profesyonel fotolar falan değil. böyle arada karşılaştığım ilginç, komik, anlamlı, anlamsız şeylerin fotosu. ama hepsinin bi hikayesi var tabi. şimdi bu yazımda bol bol foto göreceksiniz.

* önce eskilerden başlayayım. bi ara, yani o ara ben daha üniversitedeyken, daha yurtta kalıyorken, bunları anlatmak çok acı, şimdi iş durumları hiç çekilmiyor inanın, işte bi ara odada benim sürahideki elma suyunun içinde üç tane küf peyda olmuştu. ıyyk falan demeyin, çok güzeldiler, böyle pamuk gibi, insanın sevesi geliyordu, valla.
işte şu yukarıda gördüğünüz foto o küflerin fotosu. evet biliyorum pek bi anlamlı gözükmedi size, fotonun şu alt kısmındaki bulanık yer var ya işte orda saklanıyorlar.

* sonra bi ara bizim odada tuvalet kağıdı kıtlığı vardı ayıptır söylemesi. şimdi "nee? tuvalet kağıdınız yok muydu?" deyip iğrenç şeyler düşünmeyin. tuvalet kağıdını biz her türlü peçete yerine kullandığımız için hemen bitiyordu. ve bi seferinde bikaç gün alamadık, zamanımız yoktu, unuttuk falan. en sonunda tuvalet kağıdı aldığımızda onu çocuğumuz gibi bağrımıza basmıştık. (fotodaki oda arkadaşım meltem kuzusu)

 * ablamın yılan fobisi var. ha şimdi böyle düşününce yılandan kim korkmaz ki? ama o yılan denildiğinde bile irkiliyor. ihsan oktay anar'ın güzelim kitabı 'puslu kıtalar atlası'nın üzerindeki yılan çizimini görmemek için de şöle bi çözüm bulmuş ablacım. (bkz: fobi insana yaratıcı fikirler kazandırır)
şu yazıyor notta: lütfen böyle kalsın. gözüm takılıyor, geriliyorum... :)
* şimdi ekleyeceğim fotodaki cep telefonlarından 2si hariç kalan hepsi 12 yaşındaki bi kız çocuğuna ait. ben ilk gördüğümde 'nasıl yani?' demiştim. ama gelin görünki, o telefonlardan 2si hariç kalan hepsi, şu telefon satan yerlerdeki tanıtım telefonları, hiçbiri gerçek değil. hangi ikisi gerçek?
* bir de dayımın yaratıcı düşünceleri var. 'penguen' dergilerinden oluşan kitabın -uen kısmı yırtılınca şöle bişi yapmış;
* bu da her evde olası özellikle yatmaya giderken kapı önüne çıkarılan yalnız terlik. bizim evde gün içinde çokça rastlanıyor. ama bu sefer biraz ürkütücü geldi, gece gece karşılaşınca.. iiuuww creepy terlik!
* son olarak geçenlerde alışveriş yaparken rast geldiğim değişik bi çikolatanın fotosunu koymak istiyorum. aslında değişik olan kısmı ismi. görünce 'vay' dedim ve aldım hemen. belirtiyorum, ben çikolata sevmeyen bi insanım. çikolatayı sırf fotosunu çekmek için aldım ve uzun süre yemedim. ta ki kardeşim 'abla deliriyorum, o çikolatayı yer misin artık?' diyene kadar. adından belli işte, delirten lezzet! (bkz: sesli sözlük/delirium - hastanın çevresini doğru olarak kavramasına engel olacak düzeyde yönelim bozukluğu ve düşünce bulanıklığıyla beliren zihinsel bozukluk)
 bu arada çok güzel bi çikolataydı. tavsiye ederim :)

bugünlük bu kadar, daha sonra Başka Birinin Sorunu'ndan gelen mim'imi yazacağım buralara bi yere. bıy.

6.10.10

öksürük

iki hafta önce falan grip olmamın ardından başlayan öksürük, şu zamana kadar devam edince, artık doktora gitmenin zamanı dedim. inanın sağlık ocakları, hastaneler, vs. hiç bana göre yerler değil. hani olur ya, bazıları başı ağrısa koşa koşa doktora gider. bense son beş yıl içinde iki kere tetanos aşısı için gittim heralde, aşımı da teyzeme yaptırdım, kendisi hemşire olur :) tamam kabul ediyorum ama inatla doktora gitmemek ne kadar garipse, her mini şikayetinde de doktora gitmek o kadar garip benim gözümde. laf aramızda, o kişilerin biraz mm şey belki hipokondriya belirtileri gösteriyor olabilirler yani demek istediğim.. (hipokondriyak, namı diğer hastalık hastası) nasıl bir psikologum ben, tanrım?  

ama sanırım bu sefer ben yanıldım, iyileşicem sandım yine her zamanki gibi, olmadı. doktora gittim, kronik öksürüğüm için ne yapabilir diye bakalım. gariptir, alerjik olabilir dedi. bu ballı süt mevsiminde ne alerjisi dedim. belki de benimki konversiyon falandır. (konversiyon, psikolojik sorununun fiziksel belirtiler olarak ortaya çıkması, yok öyle bi'şi aslında, kişi uydurur) bu öksürüğü kendim bilinçsizce üretiyor olabilir miyim? o kadar da değil. neyse doktor aerius antihistaminik şurup verdi. (antihistaminik, alerji önleyici yani) ve bir de öksürük şurubu. sürekli doktora gitmeyen bi insan olduğumdan kullandığım her ilacın prospektüsünü okurum, şöle öksürük şurubununkini okuyayım dedim, vücutta titreme yan etkilerinden biri ve sadece sabah akşam birer kaşık (ki 5ml kadar) almama rağmen, her içişimden sonra ellerim titremeye başlıyor, ama çok değil tabi. yine de insan tırsıyor. aerius'a gelirsek, alerjisi olan çoğu insanın bileceği üzere, antihistaminikler süper uyku yaparlar. ama benim toleransım var belli ki, yatmadan önce iki kaşık içiyorum ama cık, uyku falan yok. hiçbi zaman anlayamayacağım bu ilaçları.

bu aralar çok house m.d. izliyorum.  hep bu yüzden işte bu ilaç muhabbeti. gideyim de ilaçlarımı içeyim ben en iyisi.

3.10.10

göğe bakma durağı

okurken bunu da dinleyelim : 

>> david lanz - silent night

' ikimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım
şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından
bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından
durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar
şu aranıp duran korkak ellerimi tut
bu evleri atla bu evleri de bunları da
göğe bakalım

falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım
inecek var deriz otobüs durur ineriz
bu karanlık böyle iyi afferin tanrıya
herkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorum
hırsızlar polisler açlar toklar uyusun
herkes uyusun bir seni uyutmam bir de ben uyumam
herkes yokken biz oluruz biz uyumayalım
nasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda
beni bırak göğe bakalım

senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım
tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum
bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi
sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor
seni aldım bu sunturlu yere getirdim
sayısız penceren vardı bir bir kapattım
bana dönesin diye bir bir kapattım
şimdi otobüs gelir biner gideriz
dönmeyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç
bir ellerin, bir ellerim yeter belleyelim yetsin
seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat
durma kendini hatırlat
durma göğe bakalım '

-turgut uyar

2.10.10

tripist

hava bugün kapalı.. yağmur geliyorum diyor ama yolda sürekli birilerine takılıyor. dikkati çok dağınık bugün..
bi an geliyor, usul usul yağıyor, sessizce, sohbet edercesine. sonra bir şey unuttuğunu düşünüp geri gidiyor yine usul usul, sessizce..

hava ılık yağmura inat, bu akıttığın gözyaşlarıyla soğutamazsın ortamımı diyor.

biz bekliyoruz hala, hava kapalı, yağmur ha yağdı ha yağacak. biz biraz da o ağlasın da ortamı soğutsun istiyoruz aslında. o havaya trip yapıyor.

yağmur bile tripist şımarık bi çocuk işte.

 

J's Süpernova !