Sonuna kadar açmışsın balkonun kapısını, biraz daha fazla hava gelsin diye. İçerdeki bu hava acilen yerini serin bir esintiyle gelen çam kokularına bırakmalı. Mutsuzsun, o da mutsuz, mutsuz olmalı, mutsuz mu? Değil. Oturup 3-5 satır yazacağın biri yok artık. İçinden gelmiyor, gelmiyor bişiler yazmak. Mutlu resimler çizmek, gülümseyen adamlar, tatlı neşeli öpücükler, püsüler, yengeçler, tospalar, süpürgesine binmiş sevincinden göklerde uçan cadılar.. İçinden gelmiyor çünkü kırılıyorsun. Her mektuptan, her kartpostaldan sonra bi kere daha. Amaç bu değildi oysaki di mi? Amaç, sevdiğin insanı gülümsetmekti, kahkalarla güldürmekti, mutlu etmekti. Anlık mutluluklar zamanla derin acılar oluyor. Derin acılarla kırılıyorsun, bir kere, bir kere daha.
Amansız bi gel-git. Seviyorum, sonsuza kadar seveceğim, peki o seni kıran lafları hatırlıyor musun? Ya sessizce ağlayıp duyurmamaya çalıştığını? Boğazında kocaman bi düğüm, beyin kıvrımların patlayacak gibi, öyle sıkıyordun ya kendini? O beni düşündü, kendi üzüldü, ben üzülmeyeyim istedi, o beni çok sevdi, o beni hep sevdi. O..
- O beni yarı yolda bıraktı.
'Kaybettiklerimiz bir daha asla geri dönmeyecek. Kalbimizdeki yaralar kapanmayacak. Tek yapabileceğimiz geçmişle barışmak.'
2 yorum:
İşte hayatın özeti;
Anlık mutluluklar zamanla derin acılar oluyor. Derin acılarla kırılıyorsun, bir kere, bir kere daha.
ne güzel, ne naif anlatmışsın hepimizin yaşadıklarını.
Yorum Gönder